19 Aralık 2017 tarihinde TÜSİAD yine BCG ile tarafından hazırlanan raporlarda Dördüncü Sanayi Devrimi kavramını ortaya koymak ve bu süreçte ülkemiz için gerekliliği ortaya konulmaya çalışılmış durumda.
2016 yılının mart ayında TÜSİAD, Boston Consulting Group (BCG) ile beraber “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği İçin Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” raporunu yayınladılar.
Rapora buradan ulaşabilirsiniz. (http://www.tusiad.org/indir/2016/sanayi-40.pdf)
Raporu incelemeye başladığınızda sanayi devrimi ve Türkiye’nin bu dönüşüm içerisinde Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği ortaya konuldu. Sayın TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan açılış konuşmalarını gerçekleştirilen konferansta TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik konuşmasında şunları söyledi:
“Sanayide dijital dönüşümü gerçekleştirmenin yarısı, teknolojileri üretim hatlarına ve değer zincirinin bütününe entegre etmekle ilgili. Diğer yarısı ise; bunu mümkün kılacak stratejileri ve politikaları hayata geçirebilmekle. Bu sürecin başarısının sürdürülebilirliği ise ancak ve ancak teknolojiyi ülkemizde geliştirmekle mümkündür. Türkiye’nin bilgi ve teknoloji üretmeden gelişmesi de, kalkınması da mümkün değildir. Türkiye, küresel bir güç olmak istiyorsa; bir an evvel kendi teknolojisi ile üretim yapmaya başlamak zorundadır. Sanayinin dijital dönüşümü, tek bir şirketin veya bir sektörün, tek bir teknoloji ile başarabileceği bir süreç değildir. 4. Sanayi Devrimi, değer zincirinin tüm halkalarının rol aldığı, kararlılık isteyen bir ekip işidir. Unutmamamız gerekir ki; eller çok olunca, yük hafifleşir. Eğer, etkili işbirliklerini destekleyen mekanizmaları hayata geçirirsek; ana sanayinin tedarik sanayisinin gelişimini ivmelediği, sektörel derneklerin iş dünyasını ateşlediği, kamu, özel sektör ve akademinin el ele koştuğu sürdürülebilir bir ekosistemi hep birlikte yaratabiliriz.”
Etkinliğe ait videoyu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkan raporda önemle üstünde durulan konu ise:
Yerli bilişim sektörü talep yetersizliğini en önemli zorlukları olarak belirtilirken (s. 49), teknoloji kullanan kurumların, dijital teknolojiler için genellikle yabancı tedarikçilerin tercih edildiği görülmekte (s. 50).
Raporda sunulan detaylarda “iletişimsel kopukluk” ve “kurulacak mekanizma” tanımlamalarıyla bu sorunların aşılabileceğini, yerli bilişim sektörünün teknoloji kullanan kurumlar tarafından “tercih edilme oranlarının” artırılabileceğinin öngörüleri de yansıtılmakta.
Teknolojiyi yoğun ve her türlü süreçte kullanan kurumların “farkındalık” kavramından ne anladığı ve bunu nasıl bir tanım içerisinde hayal ettiğinin ciddi anlamda bir sorgulaması gerektiğini düşünmekteyim.
Dijital dönüşüm ve dijitalleşme tanımının ciddi anlamda yeniden gözden geçirilmesi ve konuya hakimiyet konusunda eğitimler almaları gerektiğini gözlemlenmekteyim.
Kurumların hızlı bilgilenme veya bilgilenememe süreçleri, yanlış beklentilerin ortaya çıkması sonucu saf bilgiye erişim maalesef yeterli derecede olamadığı gözler önüne serildi.
Eğer bir devrimin gerçekleştirilmesi isteniyor ise, ortaya konulacak ekosistem içerisinde her kurumun kendini doğru şekilde yansıtması ve bilişimle yoğrulması gerekmekte. Ortaya konulan raporda bunu çok doğru bir şekilde yansıtmakta.
Doğru yaklaşıklar, doğru teşvik modelleriyle büyüyen bir Türkiye’de birlikte olabilmek dileğiyle.